24 Temmuz 2010 Cumartesi

ÜÇ BÜYÜK ADAM

MontaigNeden: Filozof Montaigne'den Felsefe Üzerine Yazı ve Denemeler

Filozof Montaigne ile felsefe ve düşünce üzerine şiirsel bir akıcılıkta edebi ve felsefi yazıları makaleler denemeler. Hayata dair yürekten öğütler tavsiyeler. Rönesans ve aydınlanma çağının önde gelen düşünce adamından sevgi aşk dostluk politika hayatın anlamı insan olmak ruh tanrı din toplum sosyal olaylar edebiyat tarih sanat gerçek yaşam iç dünya filozoflar felsefe akımları varoluş gizem gizemli aydınlatıcı düşündüren mistizm insan ilişkileri sosyoloji özlü güzel ders veren sözler yazılar.
Bildiğim bütün insanlar arasında bir seçme yapmam istense, ben üç insanı hepsinden üstün tutardım.
Bunlardan biri Homeros'tur. Homeros, Aristoteles'ten ya da Varro'dan daha mı bilgilidir, diyeceksiniz; hayır. Hatta şiir sanatında Vergilius'un ondan hiç de aşağı kalmadığı ileri sürülebilir. Bu konuda hüküm vermek, her ikisini de bilenlere düşer. Ben kendi hesabıma Yalnız birini, Vergilius'u, biliyorum. Açıkça söyleyeyim ki şiirde bu büyük Romalı'nın aşılabileceğini aklım almaz.Gerçi böyle söylerken Vergilius'un Homeros'tan esinlenip ders aldığını, onun ardından yürüdüğünü, koskoca Aeneis'ini İlyada'nın bir parçasından çıkardığını da unutmamalıyız; ama ben orasında değilim.
Bu adamı büyük ve neredeyse insanüstü bir varlık sayarken ben,birçok başka şeyleri hesaba katıyorum. Hatta bazen, dehasıyla bunca tanrılar yaratmış, insanlara da kabul ettirmiş bir adamın tanrılar arasında yer almamış olmasına şaştığım bile oluyor. Körlüğüne,yoksulluğun ve bilimlerin gelişmesinden önce yaşamış olmasına karşın öyle gerçeklere ulaşmış ki ondan sonra yeni bir düzen kurmak, bir savaşı yönetmek, dinden, felsefeden veya sanatlardan söz açmak isteyenler, hangi mezhepten olurlarsa olsunlar, hep ondan ders almışlar; her şeyi bilen bu yaman hocanın kitaplarını bütün bilgilerin kaynağı saymışlardır.

Qui quid pulchrum, quid turpe, quid utile, quid non.
Plenius ac melius Chrysippo ac Crantore dicit. (Horatius)

Güzel ne, kötü ne, yararlı ne, zararlı ne,
Bunları o daha iyi söyledi Chrysippos'tan, Crantor'dan.

A quo, ceu forıte perenni,
Vatum Pyreüs labra rigantur aquis. (Ovidius)

Ondan, o tükenmez kaynaktan gelir,
Permessos'un kutsal suları şairlere.

Adde Heliconiadum comites, quorum unus Homerus. Astra potitus.(Lucretius)

Kalın Musa'ların yoldaşlarına
Onlardandır yıldızlara yükselen Homeros da

Cujusque ex oro profuso
Omnis posteritas latites in carmina duxit
Amnemque in tenues ausa est deducere rivos, Unius faecunda bonis.(Manilius)

Bu cömert kaynağı sonrakiler Akıttılar bütün kendi şiirlerine;,
Bir ırmak bir sürü dereciğe bölündü, Bir insanın mirasıyla beslenerek.
Bu büyük adam, insan eserlerinin en değerlisini, doğa düzenine aykırı giderek yaratmış; çünkü doğuşta her şey kusurlu olduğu halde Homeros'ta şiir ve daha birçok bilgiler çocukluk çağına olgun,kusursuz ve pürüzsüz olarak girmişler. Bu bakımdan onu ilk ve son şair de sayabiliriz. Eskilerin de çok güzel gördükleri gibi Homeros kendinden önce gelenlerden hiç kimseyi taklit etmediği için kendinden sonrakilerden hiçbiri de onu taklit edememiştir. Aristoteles'e göre hayat ve hareket yalnız onun sözlerinde vardır. Yalnız onun sözleri özlü sözlerdir. Büyük İskender, Darius'tan aldığı ganimetler arasında değerli bir çekmece bulmuş ve demiş ki: Bunun içine benim Homeros'umu koyun; savaşlarda bana en doğru yolları gösteren odur.Anaksandridas'ın oğlu Kleomenes de Homeros'u, askerlik sanatını çok iyi bildiği için, Lakedemonyalılar'ın şairi sayıyordu.Plutarkhos'un Homeros'ta beğendiği taraf onun insanı hiçbir zaman doyurup usandırmaması, okuyucuya durmadan değişen bir yüz göstermesi, her sayfada yeni bir güzelliğe bürünmesidir. Bu değeri Homeros'tan başkasında bulamazsınız. Delişmen Alkibiades bir gün edebiyatla uğraşan birisinden İlyada'yı istemiş; adam yok deyince Alkibiades tokadı yapıştırmış. Siz de bugün, dua kitabı olmayan bir papaza ne dersiniz?Ksenophanes bir gün Syrakusa Kralı Hieron'a yoksulluğundan yakınırken iki kul tutmaya gücü olmadığını söylemiş. Hieron da demiş ki: «İyi ama, senden çok daha yoksul olan Homeros'un ölmüşken bile,on binden fazla kulu var.

Panaetius'un Platon'a «Filozorların Homeros'u» demesi de pek anlamlıdır. Bütün bunlardan başka onun kadar ün kazanmış kim var dünyada? Onun adı ve eserleri kadar dillere destan olmuş ne var?Troya, Helena ve savaşları belki de olmuş şeyler değildir; ama onları bildiğimiz kadar neyi biliriz? Çocuklarımıza hala Homeros'un üç bin yıl önce uydurmuş olduğu adları veriyoruz. Hektor'u, Akhilieus'u kim tanımaz? Yalnız birkaç soy değil, ulusların birçoğu kaynaklarını bu masallarda arıyor. Türklerin Padişahı İkinci Mehmet, Papa İkinci Pius'a şunları yazmış:«İtalyanların bana düşman olmalarına şaşıyorum; biz de İtalyanlar gibi Troyalılar'ın soyundanız. Yunanlılardan Hektor'un öcünü almak benim kadar onlara da düşer; onlarsa bana karşı Yunanlılar'ı tutuyorlar.»

Öyle büyük bir komedya ki bu İlyada, yüzyıllardan beri krallar,devletler, imparatorlar sanki ondan aldıkları rolleri oynuyorlar, bütün dünya bu komedyanın sahnesi oluyor, yedi büyük Yunan şehri (İzmir, Rodos, Kolophon, Salamis, Khios, Atina, Argos.) arasında Homeros'un doğduğu yer konusu yüzünden kavga çıktı; aslının bilinmemesi bile onun için bir onur oldu.

Öteki büyük adam İskender'dir. Seferlerine kaç yaşında başladığnı,ne kadar az bir kuvvetle ne büyük işler başardığını, ardından gelen görgülü ve ünlü dünya komutanları arasında daha çocukken kazandığı üstünlüğü, her tehlikeyi göze alarak, (nerdeyse haddini bilmeyerek diyecektim),

Impellens quicquid sibi summa petenti
Obstaret, gaudensque viam fecisse ruina. (Lucianus)

Önüne çıkan tepelerde ne varsa yıkarak Geçtiği her yerin altını üstüne getirerek.
başardığı seferlerde talihten gördüğü inanılmaz kolaylığı düşününün.
Otuz üç yaşında bu adam dünyada insan yaşayan bütün toprakları zaferle dolaşmış, yarım bir ömür içinde bir insanın gösterebileceği bütün kudreti göstermiş; o kadar ki İskender'in yaşını gördüğü işlere göre hesaplarsanız hiçbir insanın ulaşamayacağı bir yaş bulursunuz.İskender'in askerlerinden sayısız kral soyları türemiş; ölümünden sonra dünya onun dört komutanı arasında paylaşılmış; uzun zaman da onların torunları elinde kalmış. İskender'in ahlak değerleri saymakla bitmez; doğruluk, nefsine egemenlik, cömertlik, sözünde erlik, yakınlarına sevgi, düşmanlarına insanlık. Gerçekten onun ahlakına hiç diyecek yoktur; gerçi pek nadir olarak haksızlıklar da etmiştir; ama bu kadar büyük işler başarıp da haksızlık etmemek mümkün değildir. Bu gibi insanları, hareketlerine egemen olan düşünceyle toptan yargılamak gerekir. Thebai'nin yıkılması, Memandros'un ve Ephestion hakiminin, yüzlerce İranlı esirin, bir sürü Hindli askerin, çocuklarına varıncaya kadar bütün Kos halkının öldürülmesi kolay hoş görülecek işler değildir ama Kleitos'u öldürmekle işlediği suçu fazlasıyla ödemesi ve daha başka davranışları gösteriyor ki yüreği temizdi; iyilik için yaratılmış bir insandı. Onun hakkında pek yerinde olarak derler ki: İyilikleri doğasının, kötülükleri talihinin eseridir. Biraz kendini beğenmiş olmasına, kötülenmeye hiç dayanamamasına, Hindliler'i asıp kesmekte pek ileri gitmesine gelince, bütün bunlar bence yaşına ve hayatının başdöndürücü hızına verilebilir.Ya askerlik değerleri, atılganlığı, tedbirliliği, sabrı, disiplini, ustalığı, mertliği, talihi (ki Annibal'i görmemiş olsaydık İskender'i bu bakımdan aşacak adam olmazdı); bir erkek olarak tanrısal yaratılışı ve güzelliği; o genç, o dinç, o alev gibi yüz, o dimdik baş, o aslanca duruş...


Qualis, ubi Oceani perfusus lucifer unda
Quem Venus ante alios astrorum diligit ignes
Extulit os sacrum coelo, tenebrasque resolvit. (Vergilius)

Tıpkı, Venus'un sevdiği sabah yıldızının
Deniz sularında yıkanmış temiz yüzünü gösterince
Karanlıkları dağıtması gibi.
bilgide ve düşüncedeki üstünlüğü; temiz, lekesiz ve eşsiz ününün büyüklüğü ve sürekliliği. Ölümünden sonra onun madalyalarını taşımayı herkes uğur sayıyordu.Krallardan sözetmemiştir. Hala bugün Müslümanlar, bütün tarihleri küçük gördükleri halde onun tarihine büyük bir değer verirler. Bütün bu değerleri biraraya getirerek düşünecek olursanız İskender'i Caesar'dan üstün tutuşuma hak verirsiniz. Caesar onunla boy ölçüşebilecek tek adamdır. Hatta talihin İskender'e yardım ettiği kadar Caesar'a yardım etmediğini yadsıyamayız.İkisinin birçok tarafları birbirine eşittir ama Caesar'ın İskender'den
üstün bir tarafı yoktur.Bu iki adam dünyanın dört bucağını kasıp kavuran iki yangın, iki seldi. Caesar'ın tutkusunda daha az taşkınlık olsa bile, sonunda hem kendisi, hem ülkesi, hem de dünya öyle felaketlere sürüklendi ki, her ikisinin değerlerini teraziye koyunca, İskender ister istemez daha ağır basıyor.Üçüncü ve bence en değerlisi Epaminondas'dır. Ünü ötekilerden çok daha azdır; ama ün, değerin öz unsurlarından değildir. Epaminondas'ta dayatış ve yürek istediğiniz kadar: Hem de tutkunun doğurduğu cinsten değil, bilginin ve aklın olgun bir ruha aşıladığı cinsten. Bundan yana, İskender'den, Caesar'dan aşağı kalmaz; çünkü kazandığı zaferler ne öyle çok, ne de öyle parlak olmamakla birlikte ne koşullar altında kazanıldıkları düşünülecek olursa, hem çetinlik ve büyüklük, hem de yiğitlik ve askerlik bakımından onların zaferleri kadar değerlidir. Yunanlılar onu, hiç duraksamadan en büyük adamları saymışlardır. Yunanistan'ın en büyük adamı olunca da dünyanın en büyük adamı sayılmak zor değildir. Bilgisine ve olgunluğuna gelince, Yunanlılar'dan kalan bir söze göre onun kadar çok bilen ve onun kadar az konuşan adam yokmuş. Epaminondas Pithagoras okulundandı. Az şey söylemiş, fakat söylediğini herkesten daha iyi söylemiş. Hatiplikte eşsiz ve çok inandırıcı imiş.Ahlakına, vicdanına gelince, iş başına gelmiş insanların hiçbiri bundan yana onunla boy ölçüşemez. Bu tarafıyla, ki insan da asıl bu tarafıyla insandır, hiçbir filozoftan, hatta Socrates'den bile aşağı kalmaz. Epaminondas'ta ruh temizliği temelli, sürekli, değişmez, bozulmaz bir haldir. İskender'in bu tarafı onun yanında sönük, kaypak, katışık, yumuşak, gelişigüzel kalır.Eskiler büyük komutanları, türlü halleriyle inceledikten sonra her birinde, ünün asıl nedeni olan bir özel değer bulurlardı. Yalnız Epaminondas'da erdem ve bilgi sürekli ve aynı derecede yüksekti; yalnız o, insan hayatının her yönünde, devlet işlerinde, kendi işlerinde, savaşta ve barışta, onurlu yaşayıp kahramanca ölmekte aynı büyüklüğü gösterebilmiştir. Ben hiçbir insanın hayatına, her bakımından, onunkine duyduğum kadar saygı ve sevgi duymamışımdır.Şu kadar ki, birlikte inat etmesinde ben, yakın dostları gibi büyük bir ahlak üstünlüğü görmüyorum. Yalnız bu hareketini, ne kadar yiğitçe ve saygıdeğer de olsa biraz çiğ buluyorum ve bu tarafına özenmeyi aklımdan geçirmiyorum. Ondan ayırt edemediğim tek insan Scipio Aemilianus'tur. Onun ölümü de o kadar kahramanca ve onurlu, bilimlerdeki anlatışı o kadar geniş ve derindir.Hayatında onu en çok sevindiren şeyin, Leuktra'da kazandığı zaferle anasına babasına verdiği sevinç olduğunu söylemiştir. Onların sevincini, böyle onurlu bir işten kendisinin duyduğu haklı ve derin sevince üstün tutması ne kadar anlamlıdır.Yurdunu kurtarmak için bile bir adamı sorgusuz, sualsiz öldürmeyi doğru bulmazdı: İşte bunun için arkadaşı Pelopidas'ın Thebai'yi kurtarmak için giriştiği işi pek soğuk karşılamıştır. Bir savaşta bile, karşı tarafta bulunan bir dosta rastlamaktan kaçınır, onu ölümden korumak isterdi.Epaminondas, Korinthos yakınlarında More'nin kapılarını tutmak isteyen Lakedemonyalılar'ı mucizeyi andıran bir vuruşla yardıktan sonra, kimseyi kovalayıp öldürmeden yürüyüp gitmişti yoluna. Düşmanlarına karşı bile bu kadar insanca davranan bu adamdan kuşkulanan Boietialılar, elinden başkomutanlığı aldılar. Böyle bir nedenle atılmak onun için ne büyük onur! Az sonra da hiç utanmadan ona tekrar yerini vermek zorunda kaldılar; anladılar ki şan ve onurları,kurtuluşları ona bağlıydı. Zafer her gittiği yerde gölgesi gibi ardındangeliyordu. Ülkesinin onunla parlayan yıldızı onun ölümüyle söndü.(Kitap 2, bölüm 36)
Yaşamımızı ölüm kaygısıyla, ölümümüzü de yaşama kaygısıyla bulandırıyoruz. (Kitap 3, bölüm 12)