BAHÇE TARIMI 1 (AÖF DERS NOTLARI)
Türkiye’de yetişen birçok yabani ve kültür meyve türü vardır.
Bunları: Sert Çekirdekli Meyve Türleri Yumuşak Çekirdekli Meyve Türleri Sert Kabuklu Meyve Türleri Turunçgiller Akdeniz Meyveleri, Tropik ve Subtropik Meyve Türleri Üzümsü Meyveler olmak üzere 6 başlıkta sınıflandırabiliriz.
Meyve Türlerinin Sıcaklık İsteklerine Göre Sınıflandırılması:
• Tropik iklim meyveleri
• Subtropik iklim meyveleri
• Sıcak ılıman iklim meyveleri
• Soğuk ılıman iklim meyveleri
1.Tropik iklim meyveleri: Hindistan cevizi, muz, kakao, mango, kahve, avokado, papaya, ananas gibi meyveler bu sınıftadırlar ve 0 °C veya buna yakın sıcaklıklarda zarar görürler.Tropik iklim: Ekvatoral iklim ile çöl iklimi arasında görülen iklim tipidir (10-20° kuzey ve güney enlemleri arasında görülür).
2.Subtropik iklim: Tropikal kuşağa komşu olan ve genellikle her iki yarım kürede 20 ve 35 paralelleri arasında yer alan ancak bazen daha üst paralellerde de görülen bölgelerdeki iklim tipidir.
Subtropik iklim meyveleri: Turunçgiller, zeytin, incir, çay, nar, hurma ve kivi
bu gruba örnektir ve -2 ve -3 °C’ye dayanabilirler. Bazı dönemlerinde, örneğin kış dinlenmesi sırasında -10 °C’ye kadar dayanabilirler, ancak bahar aylarında daha çabuk zarar görürler.
3.Sıcak ılıman iklim meyveleri: Badem, antepfıstığı, asma (Vitis vinifera), böğürtlen, ayva, şeftali, kayısı, kiraz, çilek, ahududu, fındık, ceviz, kestane gibi yurdumuzda sıklıkla yetiştirilen meyveler bu sınıftadırlar, ancak çok şiddetli soğuklara dayanıksızdırlar.
4.Soğuk ılıman iklim meyveleri: Armut, erik, asma (Vitis labrusca), elma bu
gruba giren meyvelerdir ve soğuklara çok dayanıklıdırlar.
Meyve Türlerinin Meyve Yapılarına Göre Sınıflandırılması:
Bu sınıflandırmada, meyve yapılarına bağlı olarak gruplar oluşmaktadır.
Yumuşak çekirdekli meyve türleri: Elma, armut, ayva, alıç, muşmula, ahlat.
Sert çekirdekli meyve türleri: Erik, kayısı, şeftali, vişne, kiraz, kızılcık, iğde.
Sert kabuklu meyve türleri: Ceviz, antepfıstığı, fındık, şam fıstığı, kestane,
badem.
Üzümsü meyveler: Ahududu, böğürtlen, frenk üzümü, kivi, ağaç kavunu, altıntop, bergamot, limon, portakal, mandarin, şadok, turunç, bektaşi üzümü, çilek,
üzüm.
Bileşik meyveler: İncir, nar, dut, böğürtlen gibi meyvelerdir.
Sebzeler, yetiştirilmesi için gerekli iklim istekleri dikkate alınarak 2 grup altında toplanmaktadır.
1.iklim sebzeleri (kışlık sebzeler): Lahana, karnabahar, turp, şalgam, havuç, kereviz, ıspanak, kırmızı pancar, salata, marul, pazı, soğan, pırasa, sarımsak, maydanoz, nane, bezelye, bakla.
2.Sıcak iklim sebzeleri (yazlık sebzeler): Domates, biber, patlıcan, hıyar, kabak,
kavun, karpuz, fasulye, bamya.
Sebze türleri kültür şekillerine göre 12 grupta sınıflandırılırlar:
1. Grup: Sürekli sebzeler (Kuşkonmaz, ravent, yer elması)
2. Grup: Yaprakları yenen sebzeler (Ispanak, pazı, hindiba, hardal)
3. Grup: Salata olarak kullanılan sebzeler (Marul, kıvırcık, göbekli salata, kereviz, tere, maydonoz, hindiba)
4. Grup: Lahana Grubu Sebzeler (Lahana, karnabahar, alabaş, Brüksel lahanası)
5. Grup: Kökleri yenen sebzeler (Pancar, havuç, yabani havuç, şalgam, turplar)
6. Grup: Soğanlı Sebzeler (Soğan, sarımsak, pırasa)
7. Grup: Yumrulu sebzeler (Tatlı patates)
8. Grup: Leguminosae grubu sebzeleri (Fasulye, bezelye, bakla)
9. Grup: Solonaceae grubu sebzeleri (Domates, patlıcan, biber, patates)
10. Grup: Cucurbitaceae grubu sebzeleri (Yaz ve kış kabakları, kavun, karpuz, hıyar)
11. Grup: Malvaceae grubu sebzeleri (Bamya)
12. Grup: Baharlı sebzeler grubu (Nane, maydonoz)
Sebze Türlerinin Yenilen Kısımlarına Göre Sınıflandırılması
Yumruları yenen sebzeler (tatlı patates, yer elması, patates).
Kökleri yenen sebzeler (havuç, turp, kırmızı pancar, şalgam, kök kereviz).
Soğan ve sürgünleri yenen sebzeler (pırasa, taze soğan, taze sarımsak).
Kuru halde başları (soğanları) yenen sebzeler (baş soğan, baş sarımsak).
Sürgünleri yenen sebzeler (kuşkonmaz)
Yaprak sapları yenen sebzeler (ravent, sap (yaprak) kerevizi).
Yaprakları yenen sebzeler (brüksel lahanası, yaprak kerevizi, çin lahanası, lahana, ıspanak, pazı, semizotu, kıvırcık, marul, salata, ebegümeci, su teresi).
Meyveleri yenen sebzeler (domates, biber, patlıcan, hıyar, kabak, kavun, karpuz, taze fasulye, sultani bezelye, taze bakla).
Kuru veya taze olarak tohumları yenen sebzeler (kuru fasulye, iç bakla, iç bezelye, iç bamya, taze iç lima fasulyesi)
Çiçek veya çiçek tablası yenen sebzeler (enginar, karnabahar, bamya)
Kokulu otlar (maydanoz, dere otu, nane, tere, roka)
Tek yıllık süs bitkileri (çiçekler ve yerörtücüler): ortanca, ağaç minesi, adaçayı, kekik, sümbül, gelincik,Türk gelinciği, kırmızı boynuzgelincik, kardelen, saksı güzeli, devetabanı, difenbahya, tarla karanfili, orkide, siklamen, safran, çiğdem, glayöl, Atatürk çiçeği, kroton, horozibiği, süs lahanası, begonya, gülhatmi, matıni çiçeği, aster (yıldız çiçeği), vapur dumanı, vb. gibi çiçeklerdir.
GENEL BİLGİLER
Dünyada en yüksek alan ve miktarlarda yetiştirilen meyveler, turunçgiller, elma, üzüm ve muzdur. Sebzeler ise, domates, tatlı patates, karpuz, lahana ve soğandır.
Ülkemizde en yüksek miktarda üretilen meyveler üzüm, elma, turunçgiller ve zeytindir.
Ülkemizde en yüksek miktarda üretilen sebzeler sırasıyla domates, karpuz, soğan, hıyar ve biberdir.
Meyveler içerisinde sert kabuklular grubu protein ve yağ bakımından en zengin grup olarak görülürken, Akdeniz meyveleri grubundan zeytin de yağ açısından zengin meyveler arasında yer almaktadır.
Sert kabuklu meyvelerden fındık en fazla üretimi yapılan türdür.
incir üretimi konusunda Türkiye dünya lideri konumundadır.
Akdeniz meyveleri grubundan kuru incir karbonhidrat içeriği en yüksek meyvedir. Bu içeriklere bağlı olarak sert kabuklular, zeytin, kuru incir ve muz kalori değeri yüksek meyvelerdir.
Yumru ve kök sebzelerden patates ilk ve kuru soğan ikinci sıradadır. Sırasıyla havuç, pırasa, taze soğan, kırmızı turp, kuru sarımsak, taze sarımsak kök kereviz, bayır turbu ve kırmızı pancar ülkemizde üretilen yumru ve kök sebzelerdir.
Diğer sebzelerden lahana ilk, marul ikinci ve ıspanak üçüncü en fazla üretilen sebzelerdir. Bunları sırasıyla karnabahar, maydanoz, enginar, brokoli, mantar, semizotu roka, dereotu, tere, sap kereviz ve nane izlemektedir.
Elma, kayısı(zerdali dahil), şeftali, vişne, portakal, üzüm, nar ve domates meyve suyu olarak işlenen türlerdir.
Konserve işleme sanayisinde ağırlıklı olarak: bezelye, fasulye, bamya ve karışık sebze işlenmektedir.
Meyve konservesi olarak; turunçgiller, kiraz, vişne ve şeftali önemli bir yere sahiptir. Turşu grubunda ise kornişon turşu en önemli yerdedir.
Dondurulmuş meyve sebze sanayiinde; sebzelerden patates, yeşil ve kırmızı biber, domates, pırasa, bezelye ve fasulye; meyvelerden ise çilek, vişne, kiraz, erik ve kayısı başı çekmektedir.
Kuru meyvelerden de en önemlileri incir, kayısı ve üzümdür. Üretilen kuru meyvelerin büyük bölümü ihraç edilmektedir. Bu üretimlerin çoğu Ege bölgesinde gerçekleşir. Domates, mantar, pırasa, havuç, patates, sarımsak, karnabahar, kabak ve bamya başlıca kurutulan sebzelerdir.
-Fındık ve badem Ca açısından,
-Badem, ceviz ve pikan cevizi fosfor açısından,
-Antepfıstığı ve fındık ise demir açısından zengindir.
-Kuru kayısı, mango, portakal şeftali, incir ve üzüm, A vitamini
-Fındık, ceviz,fıstık B vitamini
-Hurma, pikan ve ceviz, thiamin,
-Badem ve portakal, riboflavin,
-Kuru üzüm, badem ve kuru kayısı, niacin,
-Çilek, turunçgiller, kuşburnu, üzümsü meyveler, fındık, fıstık, ceviz ve papaya, C vitamini,
-Fındık ve fıstık ise, E vitamini bakımından en zengin meyve türleridir.
Pazı, kalsiyum açısından en zengin sebzedir.Brokoli, çin lahanası, ıspanak, maydanoz, prasa ve ravent de kalsiyum açısından zengin sebzelerdir.
Meyve, doğrudan doğruya çiçekteki yumurtalığın etlenmesiyle meydana geliyorsa gerçek meyve; yumurtalık yanında çiçek tablası gibi kısımlar da meyve oluşumuna katılıyorsa, yalancı meyve adı verilir.
Sert çekirdekli ve sert kabuklu meyveler, turunçgiller, üzüm, kabakgiller, domates, biber, patlıcan gerçek meyve; yumuşak çekirdekli meyveler, yenidünya, çilek, incir ise yalancı meyve oluştururlar.
Bitkilerin tüketilen kısımlarının beyaz veya beyaza yakın renkler olması istendiğinden bu kısımların ışık alması engellenerek etiyollefltirme uygulaması yapılmaktadır.
Işığın bitkiler üzerindeki etkilerinde ışığın kalitesi, ışığın yoğunluğu (ışık entansitesi) ve ışıklanma süresi (fotoperiyod)önemlidir.
Bitkilerin günlük olarak ihtiyaç duydukları ışıklanma süresi fotoperiyod; bitkilerin ışıklanma süresine gösterdikleri tepki ise fotoperiyodizm olarak adlandırılmaktadır.
Bahçe bitkileri yetiştiriciliği yapılan yerde en uygun hava oransal neminin % 60-70 arasında olması istenir.
RÜZGAR
Şiddetli rüzgarların bitkiler üzerindeki mekanik ve fizyolojik etkileri şu şekildedir:
Bitkilerde dalların ve genç sürgünlerin kırılmalarına neden olur. Özellikle yeni dikilen genç meyve fidanlarında aşı noktasından kırılmalara neden olabilmektedir.
Çiçek ve küçük meyve dökümlerine neden olur.
Hızlı esen sıcak rüzgarlar bitkilerde terlemeyi arttırarak bitkilerin aşırı su kaybetmesine neden olur. Bitkilerde ani ve hızlı bir şekilde ortaya çıkan su kaybından dolayı solgunluk belirtileri görülür. Dolayısıyla bitkilerde fotosentez yavaşlar veya durur, sonuçta büyüme ve gelişmede aksamalar ortaya çıkar.
hızlı esen sıcak rüzgarlar çiçek tozlarının canlılıklarını olumsuz etkiler. Ayrıca dişicik tepesinin kurumasına neden olur. Böylece tozalanma ve döllenme engellenir; meyve tutumu azalır.
Hızlı esen soğuk rüzgarlar ise, çiçek ve meyvelerde donmaya varan soğuk zararı oluşturur.
Alınacak bazı tedbirlerle, hızlı esen rüzgârların bahçe bitkileri yetiştiriciliğindeki zararlı etkilerini azaltmak mümkündür:
Fidanların aşı noktalarının bölgedeki hâkim rüzgârlarınyönüne doğru dikilmesine dikkat edilmelidir.
Dikim sırasında fidanların yanına destek çubukları konularak fidanların bunlara tutturulmalıdır.
Bahçelerin etrafına, özellikle de rüzgârın etkili olduğu yöne, rüzgâr kıran görevi görebilecek hızlı büyüyen,yüksek boylu ağaçların dikilmesi etkili olmaktadır.
Hızla esen sıcak rüzgârların etkisini azaltmak için ise, bitkilerde terlemeyi azaltan maddeler, püskürtme yoluyla uygulanabilmektedir.
TOPRAK
Topraktaki besin elementleri toprağın katı, sıvı ve gaz fazlarında bulunmaktadır ve katı faz bitki besin elementlerinin kaynağını oluşturmaktadır.
Katı fazın inorganik parçacıkları potasyum, sodyum, kalsiyum, magnezyum, demir, mangan, çinko ve kobalt kaynağını oluşturmaktadır.
Topraktaki azot, fosfor ve kükürt ise organik parçacıklardan meydana gelmektedir.
Yetiştiricilikte aşırı ve yanlış gübrelemeler, aşırı sulamalar, tuzlu yer altı sularıyla sulama yapılması ve kötü drenaj gibi nedenlerle ortaya çıkabilen toprak tuzluluğu da bahçe bitkilerinin yetiştiriciliğini etkileyen bir toprak faktörüdür. Yukarıda bahsedilen olumsuz koşullar devam ettiği sürece topraktaki sodyum, klor, sülfat ve karbonat iyonlarının birikiminden kaynaklı olarak tuzluluğun şiddeti artabilmektedir.
Toprak neminin fazlalığının olumsuz etkileri ise şu şekildedir:
İlkbaharla birlikte uyanmayı takiben hızlı bir yağışlarla birlikte toprak neminin yüksek olması istenir. Ancak çiçeklenme dönemine rastlayan yağışlar meyve tutumuna engel olmaktadır.
Kar ve dolu şeklinde olan şiddetli yağışlar mekanik zararlanmalar neden olmaktadır.
Aşırı nemden dolayı kökler boğularak su büyüme ve gelişme engellenir.
Aşırı nemden dolayı havasız kalan toprakta yaşayan küçük canlıların faaliyeti engellenir.
Toprak kökenli hastalık etmenlerinin artmasına neden olur.
Toprak neminin azlığı durumunu değerlendirecek olursak ortaya çıkan olumsuzlukları şu şekilde sıralayabiliriz:
• Tohumun çimlenebilmesinde toprak nemi olmazsa olmaz koşulların başında geldiğinden yetersiz nem tohum çimlenmesini engellemektedir.
• Bitkilerin topraktan besin maddelerini alımında önemli rolü olan saçak kökler gelişemez ve böylece bitkiler topraktan besin maddelerini yeterince alamazlar.
• Bitkilerde susuzluk, solgunluk, sararma ve ileri durumlarda özellikle otsu bitkilerde ölümler görülmektedir.
• Özellikle meyve ağaçlarında tomurcukların oluşum dönemindeki susuzluklar çiçek tomurcuklarında anormalliklere; sürgün tomurcuklarında ise zayıf gelişmelere neden olmaktadır.
• Meyvelerin iriliğini, şeklini, rengini ve kalitesini olumsuz etkiler.
Tuzluluk sorunu olan toprakların ıslahı ve yetiştiricilik açısından alınacak tedbirler şu şekilde sıralanabilir:
Tuzlu topraklar, organik gübreleme yapılarak ıslah edilmeye çalışılabilir.
Sadece gerektiği kadar sulama yapılmalıdır.
Örtü altı tarımında sera toprağının tuzlanan en üst katmanı (yaklaşık 5 cm derinliğinde) uzaklaştırılıp yerine daha iyi kalitede toprak eklenebilir.
Aşırı tuzlu topraklarda topraksız yetiştiricilik yöntemi uygulanabilir.
Drenaj kanalları açılarak toprağın bol su ile yıkanması sonucu tuzun da topraktan uzaklaştırılması sağlanabilir.
Genetik olarak tuza toleransı yüksek bitki tür ve çeşitleri yetiştirilebilir.
Kış soğuklarından korunmak için alınması gereken önlemler şu şekildedir:
Kış soğuklarının etkili olduğu bölgelerde, soğuğa dayanıklı türlerin yetiştirmek
Kış aylarında aşırı azotlu gübreleme yapmamak.
Kışa girerken aşırı sulama yapmamak.
Fosforlu ve potasyumlu gübrelerle bitkilerin soğuk toleransını arttırmak
Malçlama yapmak ve bitkileri örtü altına almak.
İlkbahar Geç Donları:
İlkbahar geç donlarının görüldüğü yerlerde geç çiçek açan türlerin yetiştirilmesi.
Meyve bahçeleri ve bağların, vadi ve çukur alanlar yerine eğimli arazilere kurulması.
Bahçe tesisinde sıraların, soğuk havanın akıp girebileceği şekilde oluşturulması
Ağaçlara terbiye sistemi uygulanırken alçak yerine, yüksekten taçlandırma tercih edilmesi.
Kış budamasının özellikle bağlarda nispeten geç yapılarak uyanmanın geciktirilmesi.
Don olayının olduğu zamanlarda meyve bahçeleri ve bağlarda ateş yakılması, dumanlama, sisleme ve yağmurlama yapılması ve havayı karıştıran mekanik pervanelerin kullanılması.
Don tehlikesi geçene kadar bitkilerin örtü altına alınması.
Sonbahar Erken Donları, sonbahar aylarında hava sıcaklığının ani olarak kış soğukları seviyesine düşmesi ile ortaya çıkan hava olayıdır.
ÇİÇEK TOMURCUĞU
Erkek organların anterlerinde oluşan polenlerin dişi organda tepeciğe taşınması işlemine tozlanma denir.
Bir çiçeğin anterlerinde oluşturulan çiçek tozlarının aynı çiçeğin veya aynı bitki üzerindeki herhangi bir çiçeğin tepeciği üzerine taşınmasına kendine tozlanma denir.
Böceklerle tozlanan bitkilere entomofil bitkiler adı verilir. Böcekler, çiçeklere besin kaynağı olarak çiçek tozu ve nektar (balözü) almak üzere gelirler.
Rüzgarla tozlanan bitkiler anemofil bitkiler olarak adlandırılır. Polen dişi organdaki tepeciğe ulaştıktan sonra çimlenerek polen tüpünü oluşturur ve yumurtaya kadar ulaşır.örnek olarak antepfıstığı, ceviz, pikan, fındık, kestane, keçiboynuzu ve dut
Bazı çok yıllık bitkilerde yaşlanarak dökülen yaprakların yerine sürekli olarak yeni yapraklar oluşturulur. Bu nedenle yapraksız geçen bir dönem yaşanmaz. Bu tip bitkiler, "herdem yeşil bitkiler" olarak tanımlanır. Bu grupta çoğunlukla sıcak iklim bölgelerinin bitkileri olan turunçgiller, zeytin, yenidünya, keçiboynuzu gibi bitkiler yer alır.
Sürgünlerin uç kısmında bulunan ve tepe tomurcuğu olarak adlandırılan kısımlar diğer tomurcuklardan daha önce sürerler ve büyüme hızları daha yüksektir. Bununla birlikte bitkilerde ortada dik olarak büyüyen doruk dal olarak adlandırılan sürgünlerde de aynı durum görülmektedir. Öyle ki bu hızlı büyüme bazı bitkilerde daha aşağıda bulunan yan tomurcukların sürmesine engel olabilmektedir. Bu durum; tepe tomurcuğu baskınlığı, tepe hakimiyeti ya da apikal dominansi
Bahçe kurarken döllenme biyolojisi açısından dikkat edilecek hususlar:
Yetiştirilmesi düşünülen çeşidin kendine uyumlu olup olmadığı iyi bilinmeli, eğer kendine uyuşmazlık varsa en az bir tozlayıcı çeşitle karışık dikim yapılmalıdır.
Seçilen tozlayıcı çeşitler ile ana çeşit arasında yabancı uyuşmazlık bulunmamalıdır.
Tozlayıcı çeşitlere ait çiçek tozlarının kalitesi, yani canlılık ve çimlenme yetenekleri yüksek olmalıdır.
Tozlayıcı bitki, bol çiçek tozu üretmelidir.
Tozlayıcı ile ana çeşit, aynı zamanda çiçeklenmeli ve çiçeklenme süreleri uzun bir zaman diliminde çakışmalıdır.
Tozlayıcı çeşit, düzenli olarak her yıl bol çiçek oluşturmalıdır.
Tozlayıcı çeşit, pazarda tutulan kaliteli bir çeşit olmalıdır.
Ana çeşit böcekle tozlanıyorsa, yetiştiricilik alanında yeterli miktarda arı kovanı bulundurmalıdır. Normal koşullarda her 3-4 dekar arazi için 1 bal arısı kolonisi bulundurulmalıdır. Çiçeklenme dönemi genellikle soğuk veya yağışlı geçiyorsa, bu miktar 1-2 dekara 1 arı kolonisi düşecek şekilde arttırılmalıdır.
Rüzgarla tozlanan diklin bitkilerde rüzgarın etkinlik durumu, etkin rüzgar yönü, bitkilerin dikim mesafeleri, tozlayıcıların çiçek tozu kalitesi ve ürettikleri çiçek tozu miktarları da göz önünde bulundurularak, 5-11 ana bitkiye 1 tozlayıcı bitki düşecek şekilde dikim yapılmalıdır.
Tozlayıcı çeşitler diploid olmalı.
Döllenme olmaksızın tohumsuz meyve oluşumuna partenokarpi denir. Eşeysel uyuşmazlık, bir çiçekte eşey organları ve eşey hücreleri sağlıklı geliştikleri halde, kendine tozlanma veya yabancı tozlanma sonucunda döllenmenin gerçekleşememesi durumudur. Genetiksel ve sitoplazmik nedenler dışında; bazen yaşlı bitkilerde veya gübreleme, sulama, budama ve tarımsal mücadele gibi bakım işlemlerinin yeterince yapılmadığı bitkilerde de eşey hücresi oluşumunda aksaklıklar yaşanabilir. Sert çekirdekli meyve türleri (özellikle kayısı), turunçgiller (özellikle limon ve mandarin) ve zeytin gibi meyve türlerinde daha sık rastlanan bu durum, fizyolojik kısırlık olarak tanımlanır.
Gamet kısırlıkları, erkek ve dişi eşey hücrelerinin oluşmaması ya da sağlıklı gelişememesi sonucu ortaya çıkar.
Morfolojik kısırlık, bir çiçekte bulunan erkek ve dişi eşey organlarından birinin oluşmaması ya da yeterince gelişememesi nedeniyle ortaya çıkan tek eşeylilik durumudur.
Döllenme olmaksızın tohum oluşumuna apomiksis adı verilir.
Meyve Tutumunu Arttırmaya Yönelik Önlemler:
Sulama, gübreleme budama, toprak işleme, tarımsal mücadele gibi bakım işlemlerinin zamanında ve gerektiği şekilde yapılması durumunda, bitki sağlığı ve buna bağlı olarak meyve tutumu olumlu etkilenir. Özellikle kısırlık ve eşeysel uyuşmazlık gibi nedenlerle yabancı tozlama gerektiren durumlarda tozlayıcı ile ana bitkinin aynı zaman diliminde çiçeklenmeleri önem taşır.
Meyve tutumunu etkileyen faktörler:
Bitkilerin meyve taşıyacak dallarının kuvvetli olması,
bitkideki çiçek sayısı ve bunların sağlıklı olmaları,
çiçeklerin döllenme zamanları,
tozlayıcı ve ana bitkinin eşeysel olgunluk zamanları,
tozlayıcı böcek etkinliği veya rüzgarla tozlananları için hava akımının uygunluğu
Yetiştiricilik alanı içerisinde:
bulunan tozlayıcı bitki sayısı arttıkça, meyve tutma olasılığı da artar.
Böcekle tozlanan bitkilerde tozlayıcı böcek etkinliğinin; rüzgarla tozlananlarda ise hava akımının istenen düzeyde olması halinde meyve tutumu olumlu etkilenir. Bu faktörlerin yeterli olmadığı durumlarda meyve tutumu azalır.
Kökler bitkilerde oluştukları yere göre iki grupta değerlendirilmektedir. Tohumun çimlenmesi ile oluşan köklere çim kökleri adı verilmektedir.
Bitkilerin gövde, dal, sürgün ve yaprak gibi çeşitli kısımlarından oluşan kökler ise adventif kökler olarak adlandırılmaktadır.
Absisik asit (ABA): Bitkilerde yapraklarda sentezlenen ve büyümeyi engelleyici etkiye sahip dorminler grubunda yer alan bir bitkisel hormon.
Oksin: Bitkilerin büyüme uçlarında (sürgün ucunda ve kök ucunda) yoğun olarak sentezlenen ve köklenmede önemli rol oynayan büyümeyi teşvik edici bir hormondur.
Meyve Ağaçlarında Yıl Aşırı Verim (Periyodisite=Alternans):
Meyve ağaçlarının bir yıl çok verimli olup bundan sonraki yılda verimlerinin çeşitli derecelerde düşük olmasına periyodisite (alternans) denir. Periyodisite birçok meyve tür ve çeşidinde görülür. Bu olay esas olarak ağacın verimli yılında çiçek tomurcuğu oluşumunun çeşitli nedenlerle engellenmesinden kaynaklanmaktadır. Periyodisite elma, armut ve fındıkta verimli yılda çiçek gözü ayrımının noksanlığından kaynaklandığı halde, ceviz ve pikanda durum kısmen değişiktir.
Çünkü ceviz ve pikanda dişi çiçek ayrımı bir önceki yılda olmayıp, aynı büyüme mevsimi içinde ve çiçeklenme öncesinde meydana gelmektedir. Antepfıstıklarında ise durum daha da değişik olup, çiçek tomurcukları ayrımdan sonra gelişirken dökülebilmektedir.
Periyodisitenin nedenleri:
Verimli yılda ağacın beslenme durumu ve karbonhidrat / azot dengesidir. Bu görüşün esası, verimli yılda ürünün çok olması yüzünden çiçek tomurcuklarının beslenme yetersizliğine bağlı olarak oluşmamasıdır.
Periyodisiteyi önlemek amacıyla alınabilecek bir dizi önlemler vardır.
• Periyodisite gösteren tür ve çeşitlerden kaçınmak: Bu her zaman mümkün olmayabilir. Bu durumda sulama, gübreleme, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi uygun kültürel uygulamalarla ağaçların fizyolojik dengede tutulması sağlanır.
• Bodur anaç kullanmak: Periyodisite gösteren tür ve çeşitlerde bodur anaç kullanımı düzenli verim elde edilmesini sağlamaktadır.
• Gübreleme: Besin maddeleri rekabeti, periyodisiteyi etkileyen en önemli faktörlerdendir. Bu nedenle ağacın ihtyacı olan dengeli bir gübreleme programı uygulamak önemlidir.
• Sulama: Zeytinde çiçeklenme, çekirdek oluşumu ve meyve gelişimi sırasında yapılan sulamalar, gelecek yılki çiçek tomurcuğu oluşumunu olumlu yönde etkileyerek, periyodisteyi önlemektedir
• Seyreltme: Periyodisite etkisini azaltan uygulamalardan biri var döneminde çiçek ve meyve seyreltmesi yapmaktır. Çiçek seyreltmesi için en fazla kullanılan kimyasal madde NAA’dır. Meyve seyreltmesi ise genellikle elle yapılır.
• Budama: Periyodisite eğilimine bağlı olarak uygun bir budamanın yapılması gerekmektedir. Zeytinde bol ürün öncesi yapılan budamanın bir kısım ürünün atılmasını sağlayarak sürgün yapma olanaklarını arttırdığı bilinmektedir.
• Bilezik alma: Yok dönemindeki ağaçlara uygulanması periyodisitenin etkisini azaltabilmektedir.
• Meyve tutumunun yüksek olmasını önlemek: Pratik açıdan oldukça zor bir uygulamadır.
• Yaprak yüzeyinin korunması: Sağlıklı bir yaprak yüzeyi düzenli bir verim için gereklidir.
• Büyümeyi düzenleyici kimyasal madde uygulamaları: Verim yılında ağaçlara püskürtülen SADH, TIBA gibi bazı kimyasallar aynı yıl içinde çiçek tomurcuğu oluşumunu uyarabilmektedirler. Zeytinde ise özellikle çekirdekler sertleşmeye başladığı dönemde GA3 uygulamaları, periyodisite ve meyve kalitesi üzerine olumlu etkiler yapmaktadır.
• Hasat yöntemi: Zeytinde meyvelerin elle toplanmayıp sırıkla çırpılarak hasat edilmesi, meyve dallarında zararlanmalara neden olarak gelecek yılın ürününü olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle dallara zarar vermeyecek en uygun hasat yönteminin kullanılması gereklidir.
Yorumlar
Yorum Gönder