Tibet Budizmi: Mutluluk Halini Artıran 6 Mükemmellik
Tibet Budizmi öğretilerinde, tüm pratikler bu hayatta ya da sonraki hayatlarda aydınlanmaya ulaşmak için yapılır. Aydınlanma ne kadar spritüal ve ezoterik görünse de aslında gerçeklikle uyumlu bir düzeydir.
Tibetlilere göre bilincin özü saf ve temizdir. Ayrıca bilincin özü kendiliğinden farkındadır ve kendiliğinden bilmektedir. Ancak insanların çoğunun bilinci geriye dönük başlangıcı olmayan zamanlardan bu yana üç zehrin etkisi altındadır. Bunlardan ilki bilmemezlik/yanlış bilme (ignorance), diğeri bundan doğan arzu/bağımlılık (attachment) ve üçüncü zehir öfke/istememezlik (anger/aversion)’tir.
Bilinç “bu üç zehir” yüzünden acı ve tatminsizlik yaşar.
Kişi, bilmemezlik/yanlış bilme, arzu/bağımlılık ve öfke/istememezlik zehirlerinden arındığında yani kendi saf ve temiz haline geri döndüğünde aydınlanmış kabul edilir.
Tibetlilere göre aydınlanma bu yolculuktaki önemli bir adımdır ancak bir son değildir. Çünkü kişinin aydınlanma arzusunun arkasında sadece bireysel bir amaç yoktur. Kendisi aydınlanmıştır, artık yeniden doğup doğmamak kendi kontrolündedir. Fakat diğerleri halen yaşamda acı çekmekte ve yardıma ihtiyaç duymaktadır. Bu yüzden aydınlanan kişi, gönüllü olarak tekrar tekrar dünyaya gelerek diğerlerine yardım eder, tıpkı Dalai Lama gibi.
1. “Ignorance” yani “Bilmemezlik ” gerçeğin ya da varoluşun doğasını anlamama, her şeyin gözle görülmeyen karma yasasına göre işlediğinin farkında olmama, her şeyi fazla gerçek ve hep vardı ya da var olacak zannetme yanılgısından bahseder.
Bitki biliminde olduğu gibi bir ağacın var olması, bir tohum ve uygun şartların oluşması ile mümkünse insanların, maddi varlıkların da varoluşunun daha önce oluşan şartların birer sonucu olduğunu vurgular. Hiç bir şey kendiliğinden var olmaz, her aksiyon bir reaksiyona neden olur. Bu karma yasasıdır.
2. Arzu-İstek
İkinci ve üçüncü zehirler ise ilkinden doğar. Her şeyi fazla gerçek, hep vardı ve var olacak zanneden, her şeyin her an atomik düzeyde değiştiğinin farkında olmayan, aksiyon-reaksiyon ya da sonuç ilkesini bilmeyen zihinde ikinci zehir olan “Attachment” yani “Arzu-İstek” doğar.
Bilmemezliğin etkisi altındaki zihin kendisine kalıcı ve saf mutluluğu getireceği inancıyla insanları, maddi varlıkları, unvanları kendine çekmeye çalışır ve onlarla bağımlı bir ilişki kurmaya başlar. Bu yolda ilerlerken arzunun pençesine düşüp, hayatı ve olayları eğip bükmeye, çoğu zaman kendi çıkarları doğrultusunda sonuç elde etmek için onları manipüle etmeye başlar.
3. Öfke-İstememezlik
Üçüncü zehir olan “Anger” ya da “Aversion” yani “Öfke” ya da “İstememezlik” ise aynı zihnin bu kez kendisini mutsuz edeceğini, hayatında acıya neden olacağını düşündüğü şeylere karşı öfke duymasıdır. Bu motivasyonla kendisinde öfke uyandıran her şeyi itmeye çalışır. Çoğu zaman da arzuları tehdit eden kişilere ve durumlara öfke duyar. Olmasını istediği arzuladığı şeylerin olmaması, tehdit edilmesi, istediği gibi sonuçlanmaması öfkenin ana kaynağıdır.
Budizm’e göre bu 3 zehir yüzünden hayatı bir umut ve korku çemberinde yaşıyoruz: Arzulananları elde etme umudu ve öfke yaratanları yaşama korkusu. Bu umut ve korku arasında gidip gelmelerimiz ise saf ve kalıcı mutluluğa ulaşma yolundaki en büyük engelimiz.
Peki modern hayata baktığımızda arzulardan tamamen arınmak ve hiç öfke duymamak mümkün mü?
Kendini spritüal bir yola adamamış, sadece kendi halinde mutlu olmaya çalışan biz insanlar için bu 3 zehirden tamamen arınmak biraz iddialı olacaktır tabii. Ancak bu 3 zehirden doğan dünyevi kaygıları anlamak onların yarattığı arzu ve öfke hallerini fark etmek, biraz rahatlamamıza ve bu dünyevi konularla daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza yardımcı olabilir.
Budist felsefeye göre bu 8 konu, 4’er çiftten oluşuyor.
- Kazanma beklentisi – Kaybetme korkusu (Gain – Loss)
- Zevk beklentisi – Acı korkusu (Pleasure – Pain)
- Övülme beklentisi – Suçlanma korkusu (Praise – Blaim)
- İyi itibar beklentisi – Kötü itibar korkusu (Good reputation – Bad reputation)
1. Kazanma beklentisi
Kazanma beklentisi hepimizde olan çoğu zaman maddi şeylere, para, ev, araba, elbiseler, takılar hatta bazen ilişkilerde insanlara olan arzudan doğan kazanma, sahip olma isteğimizi anlatır. Kazanmak ve sahip olmak istediğimiz şeyleri elde etme ve çoğaltma umudu içinde yaşamamıza neden olur. Bu beklenti ya da istek modern zamanların en çok bilinen ve hayatın içinde bazı insanların hayat amacı olarak algıladığı bir durum yaratır.
2. Kaybetme korkusu
Bu kaygı ise kazandıklarımızı ya da sahip olduklarımızı kaybetme korkusundan doğar. Sahip olduklarımıza zarar verilmesi, onların miktarının ya da kalitesinin azalması, onların varlığının tehdit edilmesi ihtimali bizde korku ve öfke yaratır. Kaybetme kaygısının yarattığı korku ile maddi şeyleri, olayları ve insanları yine istediğimiz sonucu almak için manipüle etmeye çalışırız. Kaybeden olmamayı fazla önemseriz.
3. Zevk beklentisi
Hepimizin çok iyi bildiği hem bedensel hem de çevresel konfor ve onunla gelen keyif alma isteğimizin karşılığıdır. Gün içinde fark etmeden onlarca kez yaşarız bunu. Yediğimiz yemekten, dinlediğimiz müzikten, satın aldığımız yeni elbiseyi giymekten, yaşadığımız cinsel deneyimden, kokladığımız çiçekten, çıktığımız tatilden yaptığımız hemen hemen çoğu şeyden yüksek oranda keyif alma umudumuz vardır.
5 duyumuzla hep zevkli deneyimler yaşamak isteriz. Bu; bizi her şey, her deneyim zevkli olmalı ve bu zevk hep büyük oranda yaşanmalı umuduna hapseden bir durumdur ve Budist felsefeye göre üç zehirden ikincisi olan arzudan doğar.
4. Acı korkusu
Bu kaygı yine konforla ilişkilidir. Bedensel ve çevresel deneyimlerde fiziksel ya da zihinsel olarak acı çekme, mutsuz olma kaygısı olarak açıklanabilir. Bunu da gün içinde fazlaca deneyimleriz. Burnumuza kötü bir koku geldiğinde, oturduğunuz koltuk biraz sert olduğunda, yemeğimiz tatsızsa, kulağımıza bizi rahatsız eden bir ses geldiğinde, bu kaygı nedeniyle içimizde istememe ya da küçük oranda öfke durumu uyanmaya başlar.
Daha küçük deneyimlerde irite olma, moral bozukluğu olarak da kendini gösterebilir. Bu kategoriye bedensel acı çekme korkusu da girer. Hasta olmak, yaralanmak, kaza geçirmek gibi ihtimaller bizde henüz gerçekleşmeden bile korku yaratabilir.
5. Övülme beklentisi
Övülme beklentisi güzel sözler duyma arzumuzdan gelir. Diğer insanların bizimle ilgili güzel sözcükler sarf etmesi, övgü almak ve bu durumun devam edip çoğalmasını arzularız. Diğerlerinin bizimle ilgili söyleyeceklerini fazla önemsemeyi arzu etmemizden kaynaklanır.
6. Suçlanma korkusu
Bu kaygı ise diğer insanların bizim hakkımızda kötü konuşması korkusunun bir sonucudur. Yaptıklarımız, kararlarımız, yaşam biçimimiz, karakterimizin diğer insanlarda istememe, dışlama ve yanlış yaptığımıza dair suçlama şeklinde sonuçlanmasından korkmayı anlatır. Bu korku yüzünden bazen yalan bile söyleriz. Suçlanma ihtimalini ortadan kaldırmaya çalışırız. Hata yapmaktan ve diğer insanların buna vereceği tepkilerden çekiniriz.
7. İyi itibar beklentisi
Bu kaygı modern hayatta en çok deneyimlediğimiz şeyler arasındadır. Başkalarının bizimle ilgili düşüncelerinin iyi olmasına yönelik umudumuzu ve çabamızı temsil eder. İş yerindeki seviyemiz, adımızın önüne gelen eğitim ya da kariyerimizi gösteren unvanlar, ebeveyn isek iyi bir anne ya da baba olarak bilinmek istememiz hatta sosyal medya hesapları gibi çoğu alanda iyi bir izlenim bırakma kaygısını anlatır. Diğerlerinde iyi itibar oluşturma arzumuzun sonucudur. Diğerlerinin bizim akıllı, çalışkan, güzel/yakışıklı, bilgili gibi yücelten düşünceler taşıması için çaba gösteririz.
8. Kötü itibar korkusu
Kötü itibar kaygısı ise diğer insanların bizimle ilgili kötü düşünmesinden korkmaktan doğar. Davranışlarımızda, seçimlerimizde, iletişimimizde aşırı hassas davranıp diğer insanlarda kötü bir izlenim bırakmama konusunda fazla çaba göstermektir. Diğerleri kötü düşünmesin motivasyonunun bir sonucudur. Bazen kendi seçimlerimizden ödün vermek pahasına, biz öyle olmadığımızı içten içe bilsek de kötü çalışan, öğrenci, ebeveyn ya da evlat gibi görünmek istemeyiz.
Bu kaygıları okuduğunuzda bunlar hayatın içinde olan şeyler diyeceksiniz. Tabii kazanmak isteyeceğiz, kaybetmekten sakınacağız. Tabii ki keyif almak isteyeceğiz ve acı yaşama ihtimalinden uzak durmaya çalışacağız. Ancak bu 8 madde ile ilişkimiz dengesiz ve sağlıksız ise mutlu olma halimizin etkilendiğini ve öfke, endişe, stres gibi rahatsız eden duyguları daha yoğun yaşadığımızı muhtemelen siz de fark etmişsinizdir.
Bunlardan tamamen arınmak pek mümkün olmayabilir. Ancak bunları fark etmek, mutlu olma halini nasıl etkilediklerini bilmek ve bu durumlarla sağlıklı ilişkiler kurmak, dengeli yaklaşımlar geliştirmek için bize bir başlangıç noktası verebilir.
Tibetlilerin bu dünyevi kaygılar listesi, belki beklediğimiz kadar kazanamadığımızda da şükredebilmek, konforsuz durumlarda daha az rahatsız olmak, kaybettiğimizde daha çabuk toparlanıp önümüze bakabilmek için, özetle hayatta arzular ve öfkeleri dengeleyebilmek için bize yol gösterebilir.
Bodhisattva: Aydınlanmaya söz vermiş kişi
Aydınlanmaya söz vermiş kişinin, bu motivasyonuna, yani diğerlerine yardım etmek için aydınlanmayı arzulamasına, “Bodhicitta” denir. Bodhi kelimesi aydınlanma, citta kelimesi zihin anlamına gelir. Yani bilincin aydınlanmaya doğru ilerleme isteğidir. Bu pratiği yapan kişiye ise “Bodhisattva” denir. Bodhi-aydınlanma, sattva ise kişi, birey demektir. Bir Boddhisattva diğerlerinin aydınlanması için çalışan ve tüm canlılar özgürleşene kadar bu görevi sürdüreceğine söz vermiş kişidir.
Boddhisattva olgusunu benimsemiş bir kişi, hayatta birçok pratiğin yanında Tibet Budizmi’ne göre 6 mükemmellik pratiği yapar. Bu 6 konuda mükemmel olmak için çalışır. Bu 6 mükemmelliğe baktığımızda ise Budist inancı benimsememiş olsak da, hayatta anlam bulma ve mutluluk halini artırmak için etkili pratikler olduklarını görebiliriz.
1. Cömertlik (Generosity)
İlk pratik cömertlik pratiğidir. Cömertlik ya da paylaşma her zaman maddi varlıklarla yapılan bir pratik değildir. Özünde “bende olanı ihtiyaç duyanlarla paylaşma” yaklaşımı benimsenir. Sizde olan maddi varlıklar yani genel haliyle para olabilir, ya da zamanınız, ilginiz, bilginiz, sevginiz ya da iyi dilekleriniz/dualarınız olabilir. Önemli olan davranışları, sözleri ve düşünceleri paylaşma fikrine döndürmektir.
2. Erdem (Ethics)
İkinci pratik erdemli ve etik bir yaşamı benimsemektir. Bu en ince detayına kadar tüm eylemlerin, sözlerin ve düşüncelerin erdemli ve doğru olması demektir. Yalan söylememek, doğruları konuşmak, kıskanmamak, bize ait olmayanı almamak, diğerlerine ait olanı vermek, diğerlerinin sınırlarına, bedenlerine saygı duymayı içerir.
3. Sabır (Patience)
Bu pratik sabretmeyi bilmek ve uygulamaktır. Kendimize ve başkalarına karşı anlayışlı olmayı içerir. Zor bir gün yaşayan, öfke sorunu olan birine sinirlenmemek, sabır göstermek örneklerden biridir. Her anda içeride ve dışarıda olanlara sabırla yaklaşmaktır. Bu pratik kabullenme, pasiflik ya da kendimizden ödün verme olarak algılanmamalıdır. Bir kişi bize zarar veriyorsa ve uzak durmak mantıklı ise uzaklaşmak gerekir. Ancak bu kişiye öfkeyle karşılık verme güdüsü içince olmadan, kalbimizde ona karşı kötü hisler beslemeden uzaklaşılır.
4. Neşeyle çalışmak (Joyous efford)
Neşe işinde çalışmak sadece bildiğimiz anlamda işimizi neşe içinde yapmayı içermez. Kişinin en basit aktiviteleri bile tembellikten uzak, keyif içinde yapmasıdır. Bulaşıkları yıkarken gerçekten bulaşıkları yıkamalı, yemek yerken yemek yemelidir. Bu keyif halini Bodhisattva olgusu ile bağlayabiliriz. Kişi keyif almalı, neşe içinde olmalıdır ki mutlu hissetsin. Çünkü mutlu, keyifli ve tatmin içinde hissettiğinde diğerlerine yardım etmesi daha kolay olacaktır.
5. Odaklanma (Konsantrasyon)
Bu pratik kişinin zihnin odaklanma özelliğini geliştirmesini içerir. Konsantrasyon arttığında zihin sakinleşir ve ferahlar. Yaratıcılık ve iyilik hali artar. Hayata ve hedeflerine daha rahat odaklanır, ilgisini daha kolay yaşama ve gerçekliğe verir. Ayrıca son pratik olan “Bilgelik” için de konsantrasyon gereklidir. Kişi bilgeliğini artırmak için okurken, düşünürken yüksek konsantrasyonla üzerinde çalıştığı konularda daha hızlı farkındalık edinebilir.
6. Bilgelik (Wisdom)
Bu pratikte bilgelik iki anlamda kullanılır.
İlk anlamda, kişinin üç zehirden ilki olan bilmemezlik/yanlış bilme (ignorance)’dan kurtulmak için okuması, bilgisini artırması ve bu konuya özel pratikler yapmasıdır. Tibet Budizmi bilmemezlik halini zihinden söküp atmak için boşluk pratiği yapılmasını önerir. Yani varoluşun karma ile gerçekleştiği, hiç bir şeyin kendiliğinden var olmadığı, neden-sonuç yasasına göre bedenlendiği, her an her şeyin değişim halinde olduğu, geçici olduğu ve zihnin etiketleme yaparak olanları fazla gerçek zannettiği bilgilerini içselleştirmektir.
İkinci anlam modern insana daha yakındır. Genel olarak yaşamın işleyişi, iyilik hali ve şefkatle ilgili bilgeliği artırmaktır. Bilen ve bilge kişi birbirinden farklıdır. Bilen kişi bilişsel olarak bilir, yani sadece bilgisi vardır. Bilge kişi ise bu bilgiyi özümsemiş ve derinden anlamıştır. Derin farkındalığa erişmiştir ve bu farkındalığı hayatta spontane bir şekilde, zorlanmadan uygular.
Günlük hayatta 6 mükemmellik pratiği yapmak isterseniz;
Bu 6 maddeyi bir kağıda yazıp görebileceğiniz yerlere asarak her gün kendinize her biri için bir şeyler yapıp yapmadığınızı sorabilirsiniz. Bugün bende olan neyi paylaştım, sabır gösterdim mi, davranışlarım, düşüncelerim ve sözlerim erdemli miydi, yaptıklarımı keyif alarak yaptım mı, konsantrasyonumu artırmak için meditasyon ya da farkındalık çalışması yaptım mı ya da bugün bilgeliğimi artırmak için okudum, yaşamla ilgili yeni şeyler öğrendim mi?
Yaşam için rehber olarak kullanabileceğiniz bu 6 mükemmelliğin, iyiye, güzele ve doğruya olan yolculukta pratik yapan herkese ilham vermesini dilerim.
https://livetobloom.com/tibet-budizmi-mutluluk-halini-artiran-6-mukemmellik/ alınmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder